11 Mayıs 2013 Cumartesi

Kıyıdan Asansör Sistemi ile Lüfer Avı


Kıyıdan Asansör Sistemi ile Lüfer Avı



yöntem yıllardır usta balıkçılar tarafından başarıyla kullanılmakta.
Bu yöntem akıntının çok fazla olduğu sarayburnu ve üsküdar gibi yerlerde işe yarıyor.
1. Canlı yemi savurmadığınız için balık ölmüyor ve süper avcı oluyor.
2. O akıntıda hangi kamışla kaç gr. kurşun atabilirsiniz. 300-350 gr atabilir misiniz.
3. Ayrıca yem canlı olduğu için ileri atmanız gerekmiyor.
4. Sarayburnunda 10-15 mt açıkta tekneler kofanaları toplarken kıyıdakiler nal topluyor her zaman. İşte bu asansör sistemi ile canlı yemi tekneden sarkıtmış gibi avantajlı duruma geçiyorsunuz.

Sazan avlamak için harika bir yöntem

bugday ve bulgur birer avuç suda 15 dk kaynatın, suyunu süzüp bir bezin içinde 1 gün güneşte bekletin, sonra onu yarım yumurta buyuklugunde olacak sekilde beze koyup içine bu malzmeyi koyup sıkıca baglayınız, dip oltanızın kurşunun 2 parmak üzerine bağlarsanız daha verimli oluyor, yem olarak bulabilirseniz süt mısır, yoksa eger bir haşlanmış yumurta ile yogurdugunuz somun ekmekle hamur yapın, bunu yem olarak kullanın, mukemmel bir verim alacaksınız bana güvenin ve deneyin, yeterki balık olan bölgede olun, sazan için birebir bir sistemdir...

PALAMUT-TORİK AVCILIGI


PALAMUT-TORİK AVCILIGI




Ülkemiz sularında olduğu kadar diğer denizlerde de ekonomik değeri yüksek balıklar arasında sayılan ve Scombridae familyasının en yaygın türü olan palamut-torik balıkları (Sarda sarda) genellikle sıcak ve ılıman denizlerin kısmen açık kesimlerinde, kısmen de sahil bölgelerinin orta sularında yaşarlar. Mevsimsel olarak, genellikle büyük sürüler halinde, uzun mesafeler üzerinde göç ederler. İlkbahar aylarında yemlerini önlerine katıp, beslenmek üzere Karadeniz’e çıkış yapmaya başlayan palamut sürüleri, sonbahardan itibaren İstanbul Boğazı’nı geçip Marmara’ya, oradan da kışı geçirmek üzere Akdeniz’e kadar inerler. Havaların sonbaharda ılıman gitmesi halinde İstanbul Boğazı ve Marmara’ya bir süre için yayılıp bu bölgelerde av verirler.

Palamut balıklarına ülkemizde boy ve yaşlarına göre çeşitli isimler verilmiştir.
Boyları 12-16 cm.’e kadar olanlarına “palamut vonozu”, 
16-22 cm.’e kadar “kestane palamutu”, 
22-28 cm.’e kadar “palamut”, 
35-40 cm.’e kadar “zindandelen”, 
40-45 cm.’e kadar olanlarına “torik”, 
45-55 cm.’e kadar “sivri”, 
55-65 cm. ‘e kadar “altıparmak” ve 
65 cm.’den büyük olanlara da “peçuta” denilmektedir.

Palamutlar saldırgan, yırtıcı, hızlı yüzebilen ve çok hareketli balıklardır. Başlıca besinleri sürü halinde gezen uskumru, kolyoz, hamsi, çaça, istavrit, gümüş ve sardalya gibi balıklardır. Av ve beslenme sırasında küçük balık sürülerinin peşinden su yüzeyine yaklaştıkları, doyduklarında ise derin sulara doğru indikleri tespit edilmiştir.

Palamut lezzetli bir balıktır. Çeşitli yemekleri yapıldığı gibi tuzlu (lakerda), kurutulmuş füme ve konserve olarak da yenir. Çeşitli ağ ve oltalarla, gece ve gündüz olmak üzere avı yapılır.

Palamut balıklarının genellikle sırtları koyu mavi, yanları gümüşi ve karınları beyaz renktedir. Türleri ve yaşlarına göre gövdelerinde arkadan öne, sırttan karın hizasına doğru, meyilli veya dikine siyahımsı çizgi ve bantlar taşırlar. Koyu mavimsi veya esmerimsi olan yüzgeçler muntazam olmasına rağmen gövdeye oranla oldukça küçüktür. Kuyruk yüzgeci çatal biçimindedir. İkinci sırt yüzgeciyle anüs yüzgecinden kuyruğa doğru yedi-on adet yalancı yüzgeç (pinnül), kuyruk sapının dibinde de birer çıkıntı bulunur. Füze biçiminde bir gövde yapısına sahip palamut balığının pulları ufaktır. Kafası ve çeneleri uzunca, ağzı büyüktür. Çenelerinde sivri ve batıcı dişler bulunur. Gözleri gövdesine oranla küçük, burun delikleri gözlerinin ön tarafındadır.

Palamut oldukça süratli yüzen bir balıktır. Saatte 10-12 deniz miii katedebilir. Ani olarak durabiiıir ve dönüş yapabilir. Yüzme kesesi yoktur. Bu familyadaki türler genellikle sahillerin 2-10 mil kadar açıklarında 15-100 m. ‘ye kadar olan derinliklerde gruplar halinde toplanıp üremelerini sürdürürler.

Güney bölgelerimizde üreme nisan-mayıs aylarında olurken Karadeniz’de mayıs- haziran ve hatta ağustosa kadar sürdüğü belirtilmektedir. 400.000-600.000 yumurta bırakabilen bu balıkların yumurtaları pelajik olup 1-1.8 mm. çapındadır. Kuluçka süreleri dört-altı gündür. Yumurtadan çıkan larvalar önceleri planktontarla, daha sonraları da küçük balıklarla beslenirler Büyümeleri hızlı bir seyir takip eden bu larvalar, türlerine göre eylül veya ekim başlarında 5-15 cm. boya erişebilirler.

Çapariler:

Çapariler çingene palamutu için beden 0.50. köstekler 0.40 numara parlak beyaz naylondan hazırlanır. 25 cm. ‘lik kösteklere 9 no. kalaylı iğneler veya 4/0 kalaylı iğneler takılır. Genellikle 35-50 köstekten meydana gelen çaparilerin iğnelerine martının, kazın göğüs tüylerinden veya beyaz horozun boyun tüylerinden kırmızı ibrişimle üç-dört adet bağlanır.

Palamutlar büyüdükçe çapariyi daha sağlamlaştırmak için köstekler 0.60-0.70, bedenler ise 0.70-0.80 naylondan yapılır. Tabii olta kalınlaştıkça iğneler de büyür. Bu kez aynı kalitelerde 7-8 no. kalaylı veya 5/0-6/0 kalaylı iğneler kösteklere bağlanır.

Çaparinin olta kısmı 100-120 no. naylondan yapılır ve 40-50 kulaç uzunluğunda olur. Kasnak diye adlandırılan mantarlı tahtaya sarılır. Oltanın ucuna 5cm. ‘lik bir fırdöndü takıldıktan sonra çift kat 0.80 misinadan bir kulaç uzunluğunda “kolçak” adını verdiğimiz kasalı bir parça aynı fırdöndüye kasalanır. Kolçağın diğer ucuna yine 5 cm.’lik bir fırdöndü takıldıktan sonra bu fırdöndüye de beden takılır. Çaparinin ucundaki kasaya da çift ilmek yapılarak iskandil takılır. Suların durumuna ve balığın akış yüksekliğine göre iskandiller 200-400 gr. arasında değişir. 2 mil süratle motorla gezilir.

Hepimizin bildiği gibi lüfer, palamut, torik gibi dişli balıklar eylül ve ekim aylarında başlıca yemleri olan kraça, istavrit, hamsi, aterina gibi küçük balıkları önlerine katarak Karadeniz’den İstanbul Boğazı’na inişe geçerler. Bu sırada hem yemlenirler, hem de Boğaz kıyısından yünlü zokalarını pırıl pırıl parlatmış amatör balıkçılara av verirler.

Yünlü:

Yünlüler gümüş, hamsi ve istavrit balıkları biçiminde 40-120 gr. ağırlığında, 8-14boyunda kurşundan dökülmüş zokalardır. Bazı yünlülerin ortasına bir delik açılır ve buraya horozun kuyruk veya boyun tüy lerinden iki adedi kibrit çöpüyle sıkıştırılmak suretiyle takılır. Tüyler yem balığının yüzgeçlerini andırdığından bu tür yünlüler daha avcı olarak kabul edilir.

Yünlülerde kullanılan iğneler 2/0-6/0 no.’lardır. Palamut kıyıya yakın oynağa kalkıyorsa, yünlünün iğnesine 20-25 cm. uzunluğunda 2/O’lık iğneli ve üç horoz tüyü bağlanmış bir-iki adet köstek takılır ve birden fazla palamut alma imkanı doğar.

Yünlüler kıyıdan akıntılı sulara 50-70 metre fırlatmak, diplemesini bekledikten sonra 6-7 kulaç sayıp süratle çekip bırakmak suretiyle kullanılır.

Yünlü zokasına 1-1.5 kulaç, 0.40-0.60 no. misina bağlandıktan sonra bu beden 2-3 cm.’lik fırdöndüyle 0.60-0. 80 no. el oltasına bağlanır. Böylelikle yünlü takımı ava hazır olur.

Balığın boyuna göre takımdaki zoka, iğne, fırdöndü ve misina numarası büyütülür veya küçültülür.

Av Sırasında Dikkat Edilecek Noktalar:

— Yem balıklarının kıyıdaki davranışlarına dikkat ediniz.
Süratle ve adeta kıyıları yalarcasına yüzen istavrit, kıraça sürüleri varsa veya hamsi sürü halinde kıyıya bir yaklaşıp, bir uzaklaşıyorsa açığında muhtemelen palamut, torik, lüfer veya kofana var demektir.
— Yünlü zokanızın cam istekayla iyice mazgallanıp cıvayla parlatılmış olması, üzerinde diş izleri bulunmaması gerekir.
Av sırasında torik veya palamut yünlüyü dişler. Her atış ve çekişte yünlüyü kontrol ediniz, matlaşma varsa yine takım kutunuzda olan bir güderiyle parlatınız.Sarıdan dökülmüş nikelajlı yünlü zokalar bu bakımdan daha avantajlıdır.
— Zokanızı elle veya kamışla atarken etrafınıza ve özellikle arkanızda bulunan kişilere dikkat ediniz. Balık heyecanıyla istenmeden çok kötü kazalar olabilir. Yünlü zokayı havada döndürerek fırlatmayınız. Bedeni biraz kısaltıp yünlüyü sol elinizde, fırdündüyü sağ elinizde tutup sol elle hız alıp, sağ elle atabilirsiniz.
— Yünlüye bedeni bağlamadan deliğinde çapak olmamasına dikkat ediniz, varsa kalın bir misinayı delikten bir kere geçirip ileri geri hareket ettirerek temizleyebilirsiniz. Atışlar sırasında çapaklar misinayı yıpratır ve balığı çekerken istemeyerek hem zokayı hem balığı kaybedebilirsiniz.
— Birkaç atıştan sonra bedeni fırdöndüye bağlayan düğümü kontrol ediniz. Bu dügümler de bir süre sonra yıpranabilir.
— Avlanırken yeri suyla ıslatınız. Oltanızı çekerken mümkün olduğu kadar dağıtmadan bu yerde toplayıp üstüne basmamaya dikkat ediniz.
Balığın tay yaptığı anda oltanın rüzgSrdan dağılarak karışması, oldukça tatsız bir olaydır.
— Oltanızın gamını mutlaka alınız. Bu da karışmayı önleyecektir.
— Misinanınızın herhangi bir yerinde düğüm olmamasına dikkat ediniz. Düğüm misinanızın bir süre sonra kopmasına veya karışmasına sebep olabilir.
— Palamut avlanırken ince bir takıma torik takılabilir. Kullanarak kıyıya kadar getirdiğiniz toriği birden kaldırıp yüksek rıhtıma almak risklidir. Beden ince olduğu ve balık da çok iri olduğu için kopabilir. Av sırasında bir el kakıcı veya bir kepçe o anda işinize çok yarayacaktır.
— Av sırasında kıyıdan geçen motorlara dikkat ediniz.

Sazan Nasıl Tutulur


Sazan Nasıl Tutulur



               Sazan Nasıl Tutulur Sazan Yemleri Teknikleri-Nasıl Yakalanır?




AYNALI SAZAN


Latince adı: Cyprinus carpio
İngilizce adı: Carp



Nerelerde bulunur?

Yurdumuzda Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgesi dışında tüm akarsu ve göllerinde bulunur.
Göllerde, yağan yaz yağmuru, böcekleri suya düşüreceğinden ve kıyılara yağmur suyu yem getireceğinden balıklar kıyılara ve su yüzeyine gelir.


Yem:

Sazan gibi atlamak deyiminden de anlaşılacağı gibi hemen hemen tabii koku veren her yeme gelen obur bir balıktır.
Çeşitli karışımlarla hazırlanan hamur, solucan, haşlanmış mısır, ayçiçeği ve afyon küspesi, haşlanmış patates, çekirge ve benzeri iri böcekler ve kuru üzüm gibi çeşitli yemlerle avlanılır. Nadiren de dip oltasını gümüş balığı ile yemleyerek iri sazanlar da tutulduğu olur.

Küspe mamul doğal bir yem olmasına karşılık, 2/2 Numaralı Amatör (Sportif) Amaçlı Su Ürünleri Avcılığını Düzenleyen Tebliğ ile Küspeli Olta kullanarak yapılan avcılık su içinde yaşam süren ve/veya su dışında yaşayıp, içmeye gelen canlılara zarar vermesi nedeniyle yasaklanmış olup, iğne ile donatılmamış olan küspe parçalarının avlanılan bölgeyi yemlemek amacı ile balık avcılığında kullanılmasında sakınca yoktur.


Avcılığı:

Sazan avında başarılı olmak için bütün avlarda olduğu gibi avlanılan bölgedeki balığın yeme alışkanlıkları ve avlanılan yerin fiziki özellikleri araştırılıp, değerlendirilmelidir.
Sizden önce aynı yerde avlananların kullandıkları yemler sazanda bir beslenme alışkanlığı oluşturur. Aynı yemleri uygun olta takımı ile kullanmak başarı şansınızı arttıracaktır. Ayrıca akarsularda küspe ile avlanmanın ( kokunun dağılması nedeniyle ) bir şansı olmayacağı gibi yine akarsularda tabii olarak bulunan solucan, çekirge ve iri böceklerle avınız başarılı olacaktır. Göllerde yapılan avlarda ise yukarıda sayılan tüm yemler kullanılabildiği gibi, yörenin yerlisi olan ve avlanan kişilerin kullandığı yemlerin öğrenilmesi sizi kısa yoldan başarıya götürecektir.


Aynalı sazan: (Cyprinus carpio carpio)

Halk arasında ve geçerli olan Türkçe literatürde sazan (=bayağı/adi sazan) olarak bildiğimiz ve Latincesi Cyprinus carpio carpio olan tatlısu orijinli balığın geçtiğimiz yüzyıl içerisinde farklı coğrafyalarda yürütülen ıslah çalışmaları sonucu geliştirilmiş bir varyantıdır. Bu varyant genetik orijinini oluşturan bayağı sazandan bazı ikincil morfolojik karakter farklılıkları dışında bir fark taşımadığı gibi genetik açıdan bayağı sazanın ta kendisidir.
Bu ve benzeri ıslah çalışmaları ile gözlemlenebilir temel vücut yapılarında bazı değişikliklerin gerçekleştirilerek kaynak türden bir düzeyde farklı görünüme sahip bireylerin elde edilmiş olması bilimsel açıdan bunların ayrı türler olması anlamını taşımaz. Ayrıca ıslah çalışmaları sonucu ekonomik olma değeri, estetik yapısı, yumurta verimliliği gibi kriterlerce mevcut özellikleri yükseltilmeye çalışılarak ıslahına girişilen söz konusu bireyler genotipik olarak geliştirilen kaynak türden farklı bir tür değildir.
Benzer ve periyodik ıslah uygulamaları ile geliştirilen bu türler ender de olsa istisnaları bulunmakla birlikte "fertil" yani kendi aralarında da çiftleşerek döl verebilen bireyler olup üreme yetisine sahiptirler. Bu açıdan aynalı sazan bir adi sazan varyantı olarak kendisi gibi diğer aynalı sazan ve bayağı sazan bireyleri ile çiftleşerek sağlıklı döller verebilir. Ortaya çıkan yeni döller büyük çoğunlukla ebeveyn özelliklerini taşımakla birlikte zaman içerisinde doğal olan öz karakterlerine de dönebilir. Bu genetik çaprazlamanın doğal bir sonucu olup temel düzeyde Mendel yasaları ile açıklanmıştır.



Üstte bir adi sazan varyantı olan Aynalı sazan, altta ise zaten iyi bildiğimiz ve halk arasında pullu sazan olarak da tanınan Bayağı sazan.

Kaynak: RASTGELE-DER Anonim



USTASINDAN ÖNERİLER


Sazan balığını nasıl avlayabiliriz sorusunun, diğer balıklarda olduğu gibi, en can alıcı cevabı onun nerelerde bulunduğunun tespit edilmesinde gizlidir. Ancak sazanın bulunduğunuz bölgede var olması onun avlanabilmesi açısından yeterli değildir. Sazan bulunduğu her ortamda yemlenmez. Önemli şartlardan biri oltanızı attığınız yerin sazanın saklanabileceği bir mekâna yakın olmasıdır. Bir sazlığın açığı, ağaçların suya girmiş dalları, su yüzeyinin belli yerlerini kapatan su bitkilerinin arası, suni göllerde (baraj, gölet vs) eskiden ağaçların var olup artık su altında çürümüş kök ve ağaç gövdelerinin bulunduğu yerler ideal saklanma ortamlarını oluştururlar. Böyle yerlerde yemlenme konusunda kendini daha güvende hisseder fakat yemi alan sazan acilen saklanma yerine dönüp orada sindirmek isteyecektir. Bu sebeple oltanızı da bu ilişkenlerin, (ot, saz, kök vs) içine çekecektir. Bu da avlanmanın 2. Etabındaki mücadelenin nasıl yapılacağını belirler.
kaynak:sanalmaras.com
Memleketimizde sazan avcılığının en zevkli, en verimli ve aynı zamanda trofe ihtimalinin en yüksek olduğu avlaklar elektrik üretimi amaçlı kurulmuş nisbeten büyük olan barajlardır. Sazan bu tip yerlerde yani akarsudan aniden göle dönüşen bir ortamda tüm gücünü eskisi gibi akıntı arasında durgun ortamlar aramakla değ,il büyük ve durgun bir gölde üremek ve büyümekte kullanmaya başlar ve bol miktarda iri boylarda bulunur. Bu sularda yapılan avda başarılı olmak için kilit nokta doğru yeryüzü şeklini bulmaktır. Peki, bu yeryüzü şekli nedir?

En güzel sazan mekanları kıyıdaki küçük yarımadalar, özellikle de sağ ya da solunda ince uzun koylar bulunan küçük burunlardır. Oltanızı bu burun ya da yarımadalarda, yarımadanın suyun içinde uzanan bölümünün 10-15 derece kadar sağ ya da soluna atmalısınız. Sağ ya da sola atmaya çizimde görüldüğü gibi yarımadanın derin koyu barındıran yönü ne tarafta kalıyorsa o taraf şeklinde karar vermelisiniz.



Sazan kök, sazlık, suyun yüksek zamanlarında kısmen ya da tamamen su altinda kalan ağaçların arasında barınır ve o bölgeye düşüreceğiniz oltaya tereddütsüz atlar, ancak çok güçlü bir balık olduğundan bu tür yerlerden onu çıkarmak imkânsızdır. Bunun yerine bu yapılara, balığı kurtarabilecek kadar yakın atışlar yapıp beklememiz daha mantıklı olacaktır.

Yukarıda bahsedilen yerler, balığı her zaman avlayabilmenin mümkün olduğu yapılardır. Bazı günlerde � ki balığın günü denir � sazanı normal ilişkensiz temiz diplerde de bulabiliriz ayrıca avlağın tamamının temiz olduğu ve ilişken bulunmayan sularda balık mecburen her ortamda oltaya gelecektir.

Avlağımızı belirlerken yukarıda bahsedilen su altı yapısı gibi derinlik de önemlidir. Yasal av mevsimi yaz ortalarında başladığından Sazanı senenin ilk avında derinlerde buluruz. Avlağı teşkil eden suyun ortalama derinliğine göre 6-15 metre arası derinlikler tercih edilmelidir. Yani derinlik ortalaması yüksek bir suda sazan 10-15 metre, daha sığ sularda 6-10 metre aralığındaki kıyı şeridinde bulunur. Gündüz tam öğlen saatlerinde 1-2 metre derinliklere kadar yaklaşabilir. Geceleri de çok sığ sulara gelebilir. Ancak günün genelinde derinlerdedir.

En iyisi kıyının suya 30-40 derece eğim ile yaklaştığı yamaçlarda 15 metre açıklarda 10-12 metre derinliği yakalayıp avlanmaktır. Toprak yapısı kumluk, ince çakıllık, hafif çamur veya midyelik ise tercih sebebidir. Ekstrem toprak rengi olan kıyıları, özellikle kireçli yani beyaza yakın renkli topraklar olan kıyıları sevmez.

Sazan avının saati oldukça değişken olabilmekle birlikte, yaz ayları için sabah 6.00 � 11.00 arası çok verimlidir. Ayrıca 11 de avlanmayı kesmek yerine öğlen vakti boyunca oltaları daha sığ ve yakın konuma çekip olta başından uzaklaşmak (gizlenmek) size tahmininizin üzerinde trofe sürprizleri getirebilir. Akşam vakti de aynı şekilde saat 6.00 dan sonra sabah kadar olmasa da oldukça aktif bir dönem başlar ve sudan suya değişmekle birlikte bu aktivite biraz azalarak gece de devam eder. Gece avı için gerek derin gerekse sığ sularda birer olta bekletmek şansı artırır. Her ne kadar ilgisi iddia edilse de, ayın durumunun sazan avı ile alakası yoktur. 30 senelik avcılığımda hem dolunay hem yeni ay hem de ara evrelerde gece hem başarılı hem başarısız sazan avları yaptım ve hala şu günde iyi ya da kötü olur gibi bir netice çıkaramıyorum. Siz de bunu kafaya takmayın, diğer prensiplere uyun derim.

Gün içindeki saat kadar, mevsimsel zamanlama da önemlidir. Ülkemizde en erken Haziran ortası veya Temmuz başında serbest hale geldiğinden, Temmuzdan itibaren grafiği ele almak gerekiyor.

Temmuz başındaki performans genelde yazın en düşüğüdür Ağustosa yaklaştıkça performans artar. 20-25 Ağustosa kadar inişli çıkışlı ama genelde artan bir vuruş performansı alırsınız. Ancak 25 Ağustos sonrası en verimli dönem başlar. Havalar sıcak giderse bu performans ekim ayı ortasına kadar devam edebilir. Sonrasında ise hızlı bir düşüşle kuzeyde kasım güneyde aralık ayında kısır ve tamamen şansa dayanan bir av dönemine girilir. Şahsen ben Ağustos sonu ve Eylül avlarını çok severim. Hem orta sıcaklıktaki hava kampın daha rahat olmasını sağlar, hem de balık performansı fazladır. Ancak en büyük balıkları Eylül sonu ve Ekim başında tutmuş olduğumu da paylaşmadan geçmeyeyim.

Özetlemek gerekirse, iyi performans için genel coğrafi belirleyicilerin öncelik sırası :

1.YER SEÇİMİ
2.DERİNLİK
3.MEVSİM

olarak karşımıza çıkar. Fakat başka detaylar da vardır:

Şimdi çok önemli olan başka belirleyicilerden bahsedelim. Yer seçimi, derinlik ve mevsim her zaman elimizde olan imkanlar değildir. İyi yerlere ulaşamıyor , ideal derinliği bulamıyor, mevsimin en iyisinde de avlanma şansımız olmuyor olabilir ve bunlar elimizde değildir. Ancak yine çok önemli diğer belirleyicilikler sessizlik ve disiplin tamamen elimizde olan bir imkandır ve şahsi gayrete bağlıdır. Sazan avı sükunet, sessizlik ve gizlenme gerektirir. Bu balık su dışındaki doğal olmayan seslere, renklere ve hareketlere karşı çok duyarlıdır. Su kenarında bağıra bağıra konuşuyorsanız, turuncu T-Shirt ile avlanıyorsanız ve ani hareketler yapıyorsanız boşuna sazan beklemeyin. Mümkün mertebe kamuflaja uyup, yeşil, açık kahve, koyu mavi giyinip olta başında olun ama suya da çok yakın olmayın. Olta başında olmak 3-4 saniye içinde oltanın sapını kavrayabilecek kadar oltaya yakın olmak anlamında alınmalıdır. Bu da oltadan 4-5 metre geride olmamızın iyi olacağını gösterir. Ani hareket yapmadıktan sonra su kenarında hemen olta dibinde de bulunulabilir ama bizim için normal olan hareketlerin (başımızı kaşımak, yanmayan bir çakmağı sallamak, yere düşen bir eşyayı yakalamaya çalışmak, bir arıyı veya sivrisineği kovmak gibi) balığı ürkütebileceğini hesaba katmalı ona göre hareket etmeliyiz.

Disipline gelince;

Vuruş olsun olmasın 30-40 dakikada bir yem tazesi ile değiştirilmelidir. Vuruş yoksa takım değişimine gidilmeli, daha küçük iğne ve daha ince misinaya, varsa değişik tür yeme geçilmelidir. Olta attığımız yerde, içme suyumuz, meşrubat biraz yiyecek olmalı, rahat bir şezlongda oturup mümkün mertebe yerimizden sık sık kalkmamalıyız, kalksak dahi yürürken ayaklarımızı yere yumuşak basmalı darbeli yürümemeliyiz.. Oltalarımızı yasladığımız tripod, çatal, diplik vs gibi malzemeler avın başında yerlerine başarılı şekilde tespit edilmeli, av ortasında tadilat, tekrar yerine çakma vs gibi ihtiyaçlar oluşmamalıdır. Gereksiz gezintiler, ayakta sağa sola koşuşturmalar gibi hareketlerin olumsuz olduğu her zaman akılda tutulmalıdır. Sabırla ama dikkatle avlanmak gereklidir. Balıklar genelde oltaya bakmadığınız anlarda vurur. Aslında bu avın çoğunluğunda dikkat kaybı yüzünden aslında oltaları sürekli takip edemediğimizi gösteren bir durumdur. Bu yüzden mümkün mertebe dikkatle ama sabırla oltaları takip etmeliyiz.

Nasıl avlanır sorusu altında her yerde bulunmayacak bilgileri vermeye çalıştık. Şimdi de yem ve takım detaylarına bakalım.

Başarılı bir av için önem sırasını 1.YER SEÇİMİ, 2.DERİNLİK, 3.MEVSİM gibi sıraladık ancak bunlar coğrafi durumlarla ilgili önem sırasıdır. Balığın varolduğu bir suda bu önem sırasına göre hareket edilirse kötü bir YEM kullanılsa bile balık tutma şansı vardır. Ancak dünyanın en iyi yemi bile bu coğrafi şartların en azından bir kısmı bir araya gelmeden balık tutmamıza yetmez. Dikkat ederseniz burada diğer bir konu olan yem meselesine girmiş oluyoruz. Yem, yemin kendisinden, yemleme konusuna ve yemin oltaya takılma şekline kadar geniş bir konuyu kapsar. Teker teker ele alalım:

1. YEM:

Yemin seçiminde alınması gereken kıstas avladığımız balığın doğal beslenme rejimidir. Yem seçimi olta atacağımız avlakta bu rejime uyan hangi yem çeşitlerinin bulunduğu, hiçbiri bulunmuyorsa bunların yerine neyin tercih edildiği gibi bazı değişkenlere bağlıdır. Açacak olursak;

Sazan omnivor (hepçil, yani hem hayvansal hem bitkisel gıdalarla beslenen) bir balıktır. Tecrübelerim de bilimsel olan bu tespiti tamamen doğrular niteliktedir. Sazanın turna gibi etçil ve avcı gibi davrandığı ya da kızılkanat gibi otçul davrandığı suları gördüm ve de avlandım. Örneğin Ankara Kurtboğazı barajının henüz turna işgaline uğramadığı zamanlarında, gece gümüş balığını yem yaparak avlandığımızı ve 9-10 kg lik aynalı ve pullu sazanları yakaladığımızı, buna mukabil Ömerli barajı, Terkos gölü gibi yerlerde sadece bitkisel yemleri kabul ettiğini avlanarak ve izleyerek gördüm. Bu tespiti avlanmadan, sadece suyu izleyerek de yapmak mümkündür aslında. Zira Kurtboğazı barajını biraz incelediğinizde tek bir su bitkisi olmadığını, suyun berrak ve partikül bakımından zayıf olduğunu görebilirsiniz. Ayrıca midye vs gibi kabuklular bakımından da zayıftır. Dip yapısı da kaskatı kayalık ve çakıllıktır. Bu durumda zeminde böcek kurtçuk vs barındıran toprak bile olmadığından balığın küçük balıkları yem olarak hedefleyeceği açıktır. Bu durum 2005 rastgele-der şenliğinin yapıldığı Kurtboğazı barajında bir arkadaşımızın mepps ile sazan tutması ile bir kez daha tescillenmiştir. Fakat diğer bir şekilde Terkos ve Ömerli, sazlık ve su bitkilerinin hegemonyasındaki kumluk ve toprak dip yapısında, bol otsu ve böceksi yiyecekler barındıran sulardır ki sazanın burada küçük balık kovalaması gereksiz olur ve buralarda balık bitkisel yemlerle avlanır.

Tabii olarak, yepyeni bir keşif seferinde, hakkında hiçbir şey bilinmeyen bir suya gidilmedikçe, amatörler gittikleri yerlerde balığın neyi tercih ettiğini duymuş ya da biliyor olurlar. Ancak yeni bir yer keşfedilecekse, Sakarya ili hendek ilçesi yakınlarındaki dinsiz çayı gibi yerlerde balığın su kenarında bolca bulunan dut ağaçlarından düşen dutlara bile alışabileceğini ve dutla sazan avlanabileceğini duruma bakarak düşünebilmelidir. Yani sazan avcısı çevre şartlarını iyi okursa doğru yemi kendisi tespit edebilir.

Neticede, hayvansal gıdaların, bitkisel gıdaların veya suya özel durumlarla ilgili gıdaların (dut!) işe yarayabileceğini gördük.
Yeni moda olarak ise tamamen doğal sistemin dışında yapay yemler devreye alınmış durumdadır. Balığın koku tutkusu, protein ihtiyacı, yağ ihtiyacı gibi ihtiyaçlarına tümden cevap veren ve bunları içeren boili tarzı yemler son zamanlarda Avrupa�dan ülkemiz balıkçılarının yöntemlerine eklenmiştir. Boili internette çokça tarifi bulunan ve çeşitlemesi bol bir konuya kapı açmaktadır ve burada hazırlanış detaylarına girmeyeceğim. Bu tarifler Avrupa kaynaklarından çok daha kaliteli ve detaylı olarak sağlanabilir. Sadece şunu söyleyebilirim ki bizim sularımızın sazanı henüz tamamı ile boiliye alışmamıştır. Boilinin başarılı olması ancak ilgili sudaki balığın buna alıştırılması ile mümkündür ve balığın boiliye alıştırıldığı avlaklarda doğal yemlerle başarı sağlamak zorlaşmaktadır.

Doğal yemlerin seçimine gelince;

Avlak kuralları ne derse desin, mısır sazanın hiçbir suda reddetmediği bir yem olarak balıkçılık notlarımda yazılıdır. Balığın Turna ya da yayın gibi davrandığı Kurtboğazı dahil gittiğim tüm sularda mısırla balık avladım. Sadece etçil sazanların olduğu avlaklarda daha küçük sazanlar mısırı tercih eder, o kadar. Neticede Türkiye sularında mısır en başarılı yemdir ancak bu kadar basit değil, mısırın ne tarzda kullanılması gerektiği, yani pişirilme şekli çok önemli; 2 tarif veriyorum;

1.Küllü Kart Mısır:

Hayvan yemi olarak kullanılan iri taneli kuru mısır alınıp ayıklanır. İçinde muhtemelen koçan parçaları, çok bozuk taneler ve özensiz depolamadan kaynaklanan istenmeyen maddeler barındırabilir ve bunları uzaklaştırmak gerekir. Ayıklama sonrası bol akan suda derince bir kap içinde karıştırılarak yıkanır. Bazı tanelerin yüzdüğü görülecektir. Bunlar da kaptan taşan suyla birlikte dökülebilir zira kurtlu mısırlar bu şekilde kolayca ayıklanmış olur.

Yıkandıktan sonra mısırlar düdüklü tencereye alınır. Mısır miktarı tencere hacminin beşte birini geçmemelidir. Tencere yarısına kadar su doldurulup kapağı kapatılır ve ocağa koyulur. Tencereden basınçlı buhar tahliyesi başladıktan 5 dakika sonra ocak söndürülür ve tencere, kapağı açılmadan soğumaya bırakılıp serin bir yere alınır. Ertesi gün aynı saatte tencerenin kapağı açılıp içine bir çay kaşığı odun külü, yoksa çay kaşığının 3 te biri kadar karbonat atılır. Tenceredeki mısır seviyesinin 2 katından biraz az su olması sağlanacak gibi su ilavesi yapılarak kapak kapatılır ve buhar tahliyesini müteakip 1 saat pişirilir. 1-2 saat kapak açılmadan dinlendirildikten sonra kullanıma hazırdır. Bu 2. kaynatmanın hemen ardından mısırlar hemen kullanılabileceği gibi, konserve yöntemi ile 2 sene kadar saklanabilmektedir. Küllü mısır yapan bir amatör, eğer yöntemi biliyorsa 1-2 kavanoz konserve yapıp acil avlar için yedekte tutabilir zira aksi takdirde küllü mısırın hazırlanması en az 1 gün sürmektedir. Küllü mısır derin dondurucu vs gibi yöntemlerle saklanamaz zira donan su molekülleri mısırın tadını ve rijit yapısını bozar. Küllü mısır en iyisi avlanma zamanına en yakın anda hazır olacak şekilde pişirilmeli, taze taze oltaya takılmalıdır.

Küllü mısır boili yöntemi gibi hair rig aracılığı ile oltaya takılabileceği gibi, direkt küpe gibi iğneye geçirilebilir. Derin ve karanlık sularda oltaya takma yöntemi fark etmemekle birlikte, sığ ve/veya berrak sularda hair rig�in üstünlüğü vardır.

Altta küllü mısırın iğneye nasıl takılması gerektiğini görebilirsiniz.



Küllü Kart Mısır (KKM) hakkında son söyleyeceğim şey bu yemin Türkiye sularında en iyi neticeyi veren yem olduğudur. Hazırda KKM yoksa balığa gitmeyi erteleyen bir amatörüm.


2. Yumuşak sütlü mısır:

KKM her zaman bulunan ve saklanabilen kuru mısırdan yapılırken, Yumuşak sütlü mısır sadece belli mevsimlerde bulunabilir. Bu sebeple bulunduğunda konserve yapılıp yedekte bekletilmelidir. Tabii bunun yerine salatalarda kullanılan hazır konserve mısır da kullanılabilir ancak hazır konserve mısır fazla yumuşak olduğundan ve koçandan makine marifeti ile kesilerek ayrıldığından zayıf bir yapısı vardır ve olta atarken düşmeye ayrıca küçük balıklar tarafından çalınma durumuna açıktır. Bu sebeple en iyisi yemi kendimiz hazırlamalıyız.

Genelde haziran ayında güney illerimizden büyük şehir marketlerine gelen yumuşak tatlı sarı renkli şeker mısırı, DÜDÜKSÜZ tencerede 1,5 saat kaynatılır. Kaynama suyuna 1 litreye 1 çorba kaşığı olacak şekilde şeker, 1 çay kaşığı olacak şekilde tuz ilave edilmelidir. Şekeri ve tuzu baştan koymak gerekir. Mısır pişince kendi suyu ile konserve edilmelidir. KKM mevzuunda da bahsettiğim konserve işlemi için internette yeterli bilgi mevcuttur. Yanlış yapılması halinde bu konservelerin insan tarafından tüketilmesi tehlikeli olduğundan, ben burada anlatmıyorum. Balık yemi olarak kullanılacak konservelerin mutlaka bilerek yapılması, ve iyi bilmiyorsak bunların evdekiler tarafından yanlışlıkla tüketilmesi engellenecek şekilde saklanması gerekiyor. Bu mısır eğer balık mevsiminde bulunabilirse taze olarak kullanılmalıdır. Her zaman ulaşmak mümkün olmadığından konserveden bahsettim yoksa bu bir zorunluluk değildir.

Mısır haricinde, eğer avlak çevresinde buğday ekimi yapılıyorsa (geçmişte yapılmış olması da yeterli) Sazan buğdayı da çok sever. Bu konuda bildiğim en iyi tarifi veriyorum.
Aşurelik iri buğday birkaç saat suda bekletilir. Daha sonra her yarım kg buğday için 1 avuç ay çiçek küspesi ilave edilerek kaynatılır. Kaynatma için süre veremiyorum zira buğdayın durumuna göre çok değişiyor. En iyisi 3-5 dakikada bir kontrol edilerek buğdaylar yarılmaya başlamadan evvel pişirmeye son verilmelidir. Bu aşamada bazı buğdaylar çatlamış olacaktır. Ancak oltanıza takmak için aradan sağlam olanları seçmek zor olmayacaktır. Kaynatma bitince kendi suyunda birkaç saat dinlenmelidir. Sonra suyu süzülüp bez bir torbada muhafaza edilirse harika olur. Buğdayla avlanmanın bir püf noktası vardır. Mümkün mertebe ince parlak sarı iğnelere birden fazla takılmak sureti ile iğne ucu hafif gizlenip takılmalıdır. İğnenin dörtte üçü buğday dizili olmalıdır.

Bunun dışında hamur yöntemini de anlatacağım. KKM elinizde varsa hamur bunun yerine çoğunlukla daha iyi bir yem olarak geçmez ama her zaman el altında olmalıdır. Buyrun 2 tarif;

1.Erken yaz döneminde daha iyi çalışan yumurtalı hamur için, 2 ye 1 oranda buğday ve mısır unu karıştırılır. Buğday unu daha fazla olandır. Su bardağını ölçek olarak alırsak 2 bardak buğday unu, 1 bardak mısır unu 2 çorba kaşığı şeker, 1 tatlı kaşığı tuz ve hamur oltadan düşmeyecek sertlikte olacak şekilde yumurta sarısı karıştırılır. İyice yoğrulup doğru kıvam yakalanınca temiz bir pamuklu beze sarılıp av yerinde de bu bezde muhafaza edilmelidir.

2.Sazan avı bir sürpriz olarak karşımıza çıktıysa ve hazırlıksız isek ekmek içi ve uygun miktarda yumurta karıştırılarak gayet etkili bir hamur hazırlanabilir.

Canlı yemler ise son anlatacağım yem grubudur. suya göre çeşitlilik gösterse de, balığın etobur beslenmeyi tercih ettiği sularda danaburnu, solucan gibi yemler kullanılabilir. Sazanın nadir avlaklarda sadece bu tür yemi tercih ettiği de görülebilir. Ancak bu nadir duruma göre hazırlıklı olunması zordur. Böyle yerlerde balığın bu türü tercih ettiği bilinir ve önceden tedarikli gidilmelidir. Ya da benim gibi yapıp bu tür avlaklara gitmemeyi de tercih edebilirsiniz zira canlı yemin tedariği , kullanılması herkesin her zaman yapabileceği birşey değildir. Ayrıca sazanın küçük balıkları yem olarak tercih ettiği durumlarda, sudaki küçük balıklar yem olarak kullanılabilir. Sazan genelde bu tür yeme geceleri saldırmakta ve gece avlarında bu yemlerle çok iri sazanlar tutulabilmektedir. Bu konuda aynalı sazanın, pulluya göre daha saldırgan olduğunu belirtmekte fayda var. Yemin oltaya takılırken canlı olmasının GEREKMEDİĞNİ de söylemeden geçmeyeceğim. En iyisi balığı kafa dibinden kesip suda izli mermi etkisi yapmasını sağlamaktır.

Yem konusundan yemleme konusuna geçelim;

Bu konuda geçtiğimiz yıllarda bir av dergisinde yayınlanan bir yazımın ilgili bölümünü aynen buraya koymakta fayda var;

Yemleme 2 şekilde yapılır.

1. Av günü veya birkaç gün öncesi yapılan yemleme;
Bu tarz yemleme ava gittiğinizde avlandığınız bölgeye balığı alıştırmak için yapılan yemlemedir. Yani yeri tespit ettiniz oltaları attınız ve balığı davet etmek istiyorsunuz. Bu durumda yemleme sapanı ile oltaya taktığınız yemden az miktarlarda oltanızın bulunduğu noktaya mümkün olduğu kadar yakın 3-5 atış yaptıktan sonra, 2-3 saatte bir birer atış yaparak av boyunca yemleme yapabilirsiniz. Yemlemede küçük balığı toplama riski sebebi ile küspe vs kesinlikle kullanılmamalıdır.

2. Sezon öncesi hazırlık yemlemesi.
Bu iş zahmetli, masraflı ancak getirisi yüksek bir av sezonunu neredeyse garantiler. Şart olmamakla birlikte boş dönmenin önüne kesin olarak geçer.

Sezon başlamadan yapılacak yemleme öncesi yapılması gereken en önemli iş nereyi yemleyeceğinizi bilmektir. Yer tespiti için önce güzel bir keşif seferi yapıp not alınız. Yemleyeceğiniz yerlerdeki değişmez karasal işaretlerin (ağaç, kaya vs) krokisini çiziniz ya da daha iyisi fotoğrafını çekiniz ki bahar aylarında yüksek olan su yazın çekildiğinde yerleri şaşırmayasınız. Tabii GPS�iniz var ise sonradan burayı şaşırmamayı garantilersiniz. Yer tespitinde diğer bir husus, balıkçıların çok uğramadığı yerleri seçmektir. Aksi takdirde siz emek verirsiniz, meyveyi başkası toplar!

Nisan ayında olası avlanma bölgeleri için iyi bir yer tespiti yaptıktan sonra, kuru veya az kaynamış buğday veya mısır ile her bölgeye 500 gram olacak şekilde yemleme yapınız. Yemleri suya atarken en önemli nokta ileride buralarda avlanmaya geldiğinizde yaz mevsimi yüzünden çekilen suyun yemleme noktalarını açıkta bırakmamasını sağlayacak şekilde hareket etmenizdir. Yani normal avlanacağınız uzaklıktan 3-4 metre uzağı yemleyiniz. Balık su içindeki topografyaya inanılmaz derecede dikkat eder ve yemi bulduğu yeri tekrar aynı amaçla ziyaret edince aynı çizgilerde dolanır. Bu yüzden aynı bölgeleri yemlemek, olta atacağınız noktayı zamanla çekilen sudan etkilenmemesini sağlayacak şekilde doğru belirlemek çok kritik birer ayrıntıdır.

Nisanda 1 kez yaptığınız yemlemeyi mayıs 1. ve 3. hafta tekrarlamanız gerekiyor. Daha sonra haziran 3. hafta son yemlemeyi yapabilirsiniz. Sezonun erken açıldığı güney illerimizde ise bu son yemlemeyi haziran 3. hafta yerine 1. hafta yapmalısınız. Daha sonra ise avlanma için yaptığınız seferlerde av dönüşü yemlemeyi tazelemekte fayda var. Ama yazın ava sık sık gitmeseniz bile yemleme seferi için ayrıca gitmeye gerek yok. Nisan Mayıs ve Haziran yemlemeleri balığı Ağustos sonuna kadar o bölgeye uğrayacak şekilde şartlar. Ağustos 25 ve sonrası için yemlemeden çok tecrübe size avı nerede bulacağınızı gösterecektir. Sonbahar balığında yemlemenin başarıya olan katkısı 2. derecede önemli konuma geriler.

Sazan için yasak mevsim olan ilkbaharda yapacağınız yemleme seferleri, balık avı seferleri değildir. Tarım ve Köy işleri bakanlığına bağlı koruma kontrol genel müdürlüğü tarafından hazırlanan Amatör balık avcılığını düzenleyen sirküler, sazan avını çoğu bölgemiz için temmuz ayı öncesinde yasaklamış durumdadır. Bu yüzden bölgenizde izin verilen tarih öncesi yasalar gereği oltalarınızı sazan avı için kullanamayacaksınız. Ama Bu arada hazır yemleme için gitmişken, sazan bulunan bazı sularda bol miktarda av verebilen turna, levrek veya yasağa girmeyen diğer tür balıklar için av da yapabilirsiniz. Mesela turna sezonu nisanda açıldığı için yasal olarak bir engeliniz olmayacaktır. Ama ben her şeyden önce sırf ilkbahar tabiatından faydalanabilmek için yemleme seferlerini bile su başında 1 gece geçirecek şekilde planlıyorum. Yemlememi yapıyor, oltalarımın ayarını kontrol etme (kurşun mantar vs) fırsatını buluyor, tabiatta kısa gezintilere çıkıp, papatya, dağ çileği ve kuzu kulağı topluyorum. Ayrıca yukarıda belirttiğim gibi baharda avlanmasında yasal engel bulunmayan türlerle olta keyfi de yapıyorum.

Yemleme konusu sazan avlamak için önemli olan bir husustur ve tüm tecrübemi aktardım. Özellikle disiplinli sezon öncesi yemleme yapılan bir yerde avlandığınızda o suda sazan varsa kesin tutarsınız.
Bundan sonra takım ve ekipmanımızın ne şekilde oluşturulması gerektiğini aktaracağım.
Önce genel olarak bir sazan avcısının olması gereken ekipmanından bahsedeceğim.

Av seferlerini 1 günden uzun tutmakta fayda var. Bu durumda en az 1 gece için kamp yapılmalı. Kamp demek, çadır, uyku tulumu, şezlong vs gibi malzemelerinizin olması demektir. Sizde yoksa birlikte ava gideceğiniz arkadaşlarınızda olması da yeterli olacaktır. Bunun dışında keyfi artıran ocak, çaydanlık vs malzemeleri ihtiyacınıza göre ayarlamalısınız. Sonuçta bu bir keyif işidir ve balık tutamasanız dahi güzel bir tabiat ortamında geçireceğiniz zamandan zevk almalısınız. Bu kişiden kişiye değişebileceğinden detaya girmiyorum.

Av malzemelerine gelince;

Bence sazana giden ekipte tüm ekibi çeşitli avlaklara taşıyabilecek bir bot çok önemlidir. Bot sayesinde herkesin ulaşamadığı yerlere ulaşır ve buralarda herkesin tutamadığı balıkları avlayabilirsiniz.

El değmemiş ortamlar her zaman daha büyük trofeler sunacaktır size. Bunun dışında oltalarınız elde beklemeyeceğiniz için kaliteli bir tripodunuz olmalıdır. Malzeme kutunuzda 0,20 den 0,45�e kadar misinalar, özellikle kösteklere bağlanacak florokarbon misina, ortası delik değişik ebatlarda kurşunlar, 02 � 6 numara arası, kısa pala kahverengi, sarı ve çelik iğneler bol miktarda stoklanmış olmalıdır.

Kamış ve makaralar için 3.60, 4.50 arası kamışlar mantarlı olta kullanacaklar için çok önemlidir. Şahsen mantarlı olta benim özel zevkim. Belki bu olmasa sazan avlamam diyebilirim. Ancak dip takımı da bazı sular için elzemdir. Eğer kullanabilirseniz 7-8 metrelik göl kamışları da çok iyi netice verir ama bu göl kamışları ile trofeleri (big joe) sudan çıkarmanız mümkün değil.

150-200 metre 0,40 misinayı alabilen boyutta en az 3 bilyeli makara ve güzel bir kepçe de olmazsa olmazlardandır.

Takım inşasına gelince;

Genel teknik olarak, dip ve mantarlı oltalarda her zaman beden köstekten daha kalın / sağlam misina ile yapılmalı, gezer kurşun kullanılmalı, köstekte 0,25-0,35 aralığında florokarbon misina tercih edilmelidir. Sen ne kullanıyorsun derseniz, ben makaralarımda 0,40 yüksek çekerli normal (monofilament) misina, Köstekte ise Suya göre 0,27 ya da 0,33 florokarbon misina kullanırım. Makarada nadiren 0,43 tercih ettiğim olur�

Mantarlı takımlar ve dip takımlarında ortak olan bir özellik gezer kurşundur. Yani ortası delik olan ve misinanın bu delikten kolayca akabileceği tarzda kurşunlar kullanmalıyız.
Şimdi en zevkli balık avlama yöntemi olan mantarlı oltanın tarifi ile başlayıp, dip oltası tarifi ile konuyu bitirelim;

Mantarlı olta bir göz zevkidir. Piyasada kaliteli mantarlar satılmakla birlikte, ben kendi mantarlarımı kendim yaparım. Aşağıda trofe avlarında kullandığım daha çok çalkantılı sulara yönelik tasarladığım mantarlarımdan bir demet görebilirsiniz.



Durgun suda küçük mantarla avlanılacak ise ; ki bu durumda genelde göl kamışı ile hassas avcılık yapılıyor demektir ; 3 gram civarında yuvarlak ortası delik kurşun ve 4 gram taşıma kapasiteli kurşunlar kullanılmalıdır.

Normal makaralı olta ve gezer mantar kullanılacak ise 8-16 gram kaldırma kapasiteli mantarlar ile mantarın kaldırma kapasitesinin az altında yani 6-14 gram ortası delik eliptik kurşunlar kullanılmalıdır.

Kurşun mantar tarafından yüzdürülebilmeli ama çok da hafif olmalıdır. Resimdeki mantarları ele alırsak, takılan kurşunla suya atıldığında çubuk ve gövdenin üst kısmındaki kırmızı bölüm su çizgisi üzerinde kalacak şekilde ayarlanmalıdır. Her zaman tam uygun ağırlıkta kurşun bulmak mümkün olmaz. Bu durumda ihtiyacın üzerindeki bir kurşun bıçakla yontulup istenilen ağırlığa getirilmelidir.

Mantarlı olta için ihtiyaç listesi aşağıdaki gibidir.

1.Mantar
2.Kurşun
3.Fırdöndü
4.İğne
5.Stoper
6.Misina



Gezer mantarlı olta yapımında 1. aşamada, makaraya sarılı olan (kamışa bağlı makinenin makarası) misinanın üzerine lastik stoper geçirilmelidir



Sonra mantar alttaki halkasından misinaya geçirilmelidir. (bazı mantarlarda misina geçirilecek 2 halka olabilir. Rüzgârlı havalarda avlanmak için sadece alttaki halkadan takılmalı, durgun havada ise 2 halka da kullanılmalıdır. Resimde misina sadece alt halkadan geçirilmiştir. Bu şekilde kullanıma �Sarhoş mantar� denir.)



Peşinden 2. stoper geçirilmelidir. (1. stoperin amacı oltanın derinlik ayarını yapmak, 2. stoperin amacı ise oltayı atarken mantarın en alta kadar gelip kurşun �fırdöndü-iğne üçlüsüne takılmasını engellemektir.



2.Stoperin ardından kurşun takılmalı, son olarak da fırdöndü bağlanmalıdır



Bu takımda fırdöndüden sonra beden misinasından daha ince bir misina ve ucuna da iğne bağlanmalıdır. Fırdöndü ve iğne arasındaki bu misina minimum 30 cm olmalıdır.

Bu takımı kullanırken ilk takılan stoper, fırdöndüden itibaren hesaplanmak üzere avlanılacak derinliğe kadar yukarı çekilmeli, alttaki stoper ise fırdöndüden 1,5-2 metre yukarıda tutulmalıdır.

Böylece olta atılmadan önce elde tutulurken, en altta iğne, sonra fırdöndü, fırdöndüye yaslanmış şekilde kurşun, bunun 1,5 � 2 metre üzerinde alt stopere yaslanmış mantarımız ve daha yukarılarda hatta çok derinde avlanacaksak belki de makaramıza sarılmış misina üzerinde üst stoperimiz olacaktır. Bu yapıdaki oltayı suya savurduktan sonra üst stoper mantara dayanana kadar misina mantardaki halkadan kayacak ve en sonunda mantarımıza dayanacaktır.

Fazla derinlik verdiysek üst stoper mantara ulaşmadan kurşun yere değecek ve mantar yatık konumda kalacaktır. Kullanım tekniği der ki, �mantarlı olta ayarlandığı derinlikten daha derin yere ulaşacak şekilde uzağa atılır,mantar dikildikten sonra ağır ağır kıyıya doğru çekilirken tam kurşun yere değdiği anda, çekilmeye son verilir. Bu durumda mantar su ile dar açı yapacak şekilde hafif yatık durur.� Bu tipik dibe yaslanmış sazan oltasıdır ve her an balık tarafından götürülebilir !

Dip oltasında ise aynen aşağıdaki resimdeki kurulum yapılır.. Mantarlı oltadaki mantar ve stoperleri hiç takmadan, baştan delikli kurşun, sonra fırdöndü sonra 1 veya 2 köstek bağlanır. Acemiler şanslarının artacağına inanıp yanılarak 2 köstek bağlarlar. Usta Trofe avcıları ise 2. kösteğin hedefledikleri balığın oltayı ilişkene sarma tehlikesini 2 katına çıkaracağıni bildiklerinden tek köstekle avlanırlar ve yok yere 2. bir köstek yüzünden balığı olta ile birlikte dipte bırakmazlar! Burada kullanılan kurşunda ağırlık tercihi tamamen hedeflenen atış mesafesi ve dip özellikleri ile ilgilidir. Alt ve üst sınır yoktur.

ANCAK GEREK MANTARLI GEREKSE DİP OLTALARINDA ORTASI DELİK KURŞUN KULLANMAK GEREKİR. BU SON DERECE HUYLU BİR HAYVAN OLAN SAZANIN YEMİ ALDIKTAN SONRA KURŞUNUN AĞIRLIĞINI HİSSEDİP OLTAYI AĞZINDAN DIŞARI ATMASINI ENGELLER.



Buraya kadar anlattığım ve kıskanmadan detayını verdiğim bilgilere uyulursa, balığın olduğu bir avlaktan boş dönmemeniz neredeyse garantidir. Ancak , yer seçimi, mevsim, yem, uygun yemleme, uygun ekipman, takım ve oltaya sahip olmak kolay değildir. Belli bir tecrübe sonrası ise bunlar işin doğası olacaktır.

Sabredip okudunuz, sabredip denerseniz balıksız kalmazsınız.

Mezgit Balığı Avlanma Yöntemi


Mezgit Balığı Avlanma Yöntemi

MEZGİT : Gadidae familyasından olup bilimsel adı Gadus Euxinus’dur. Dikkati çeken özelliği üç adet sırt yüzgecinin olmasıdır. Sularımızdada en fazla olarak Karadeniz’de bulunur. Ayrıca Marmarada, Ege ve Akdeniz’de de bulunur. Vücudu uzun elips şeklindedir. Yan taraflarından biraz basıktır. Ortalama boyu 20 cm’dir. 40 cm olanlarına da rastlanılır. Derisinin ince olup küçük yumuşak pullarla kaplıdır. Bütün yüzgeçleriyse dikensizdir. Karın ve yan yüzgeçleriyse ufaktır. İki tane kıç yüzgeci vardır. Kuyruk yüzgeci palet biçimindedir. Başı normal büyüklüktedir. Ağzı geniştir. Çenelerinde batıcı dişleri bulunur. Alt çene üst çeneye göre dahada kısadır, gözleri iricedir. Yan çizgi düzgün olup kuyruğuna kadar uzanır. Rengi kirli sarı ile karışık kurşunidir. Karnı beyazdır. Göğüs yüzgeçlerinin dibinde siyah lekeler bulunur.

Mezgit balığı yaz mevsimi hariç diğer mevsimler boyunca yumurtalı durumdadır. Karadenizde ve diğer sularda 30-40 mt.’den daha derinliklerde ve dipte yaşamayı tercih eder. Şiddetli kış aylarında kuzey rüzğarlarının etkisiyle ortaya çıkan kuvvetli akıntıyla bir kısm sürüler İstanbul Boğazından Marmara’ya geçer. Bu nedenle Mart başında Marmara’da yumurta bırakırlar. Mayıs ayında 5-6 cm. boya erişmiş yavrular, kıyıları, ana ve babaları ise kanalları takiben Karadeniz’e çıkarlar. Bu bakımdan Mezğite sularımızda Karadeniz’in balığı diyebiliriz. Eti yumuşak ve lezzetlidir. Çapari ve Köstekli olta takımıyla tutulmaktadır.

OLTA TAKIMI



Çapari :
Balık malzemesi satan mekanlardan değişik boylarda temin edilebilir şayet kendiniz yapmak isterseniz.
1- İsteğe bağlı olarak 10 – 20 adet 5 ila 3 numara iğne (beyaz)
2- Hindi tüyü veya nasıl bulabilirseniz martı tüyü
3- ipek ve naylon kırmızı ip
4- Misina (Beden 60-80 numara köstekler 30-35 numara)
5- Akıntının sertliğine göre 250 gr veya 400 gr iskandil (Kurşun)
İğneler köstek olarak teker teker baglanır bağlandıktan sonra tüyler kırmızı iple iğnelerin üzerine bağlanılır bütün iğneler tamamlanınca köstekler bedene bağlanır ve çapariniz hazır.
Köstekli :
Olta kısmı 35-40 numara kalınlığında 3 veya daha fazla köstekten oluşur ve kösteğin biri (isteğe bağlı) kurşunun dibine diğerleri ise bedene takılır. Derinliklerine ve akıntılar gözönde tutularak 90-150 gram ağırlığında iki tarafı delik olan kurşunun alt deliğine 35 cm uzunluğunda 35 numara kalınlığında bir köstek takılır. Üst deliğe ise 2.5 metre uzunlugunda 40 numara kalınlığında beden eklenir. Beden 35 numara kalınlığında (aslında misina seçimi size kalmış birşey) 20 cm uzunluğunda 2-3 adet köstek ilave edilir. Kösteklerin birbirine deymemesi için aralarındaki mesafe 20 cm – 5 cm olarak hesap edilir. Kösteklere kısa saplı olan 1-2 numara olan iğne bağlanır. Beden oltanın ucundaki fır döndüye bağlanarak olta takımı hazırlanır.

Lüfer Avcılıgı


Lüfer Avcılıgı


Lüfer çok kurnaz ve akıllı bir balıktır.Onu yakalamak için en az onun kadar uyanık olmalısınız.Kıyıdan yapılan avcılıkta klasik olarak 2 iğneli yani hırsızlı mantarlı olta takımı kullanılır.Bu takımı balık malzemesi satan her yerde bulabilirsiniz.Benim size tavsiyem olta takımlarını kendiniz hazırlamanız olacaktır.Bu takımı hazırlarken düşünmeniz gereken en önemli 2 husus lüferin kurnaz olduğu ve hazırladığınız olta tel dahi olsa bu oltayı bir şekilde deforme edip oltadan kurtulabileceğidir.
İkinci adımda hazırladığınız takıma bağlayacağınız yemin duruşu ve cazibesi çok önemlidir.Pek çok kişi bilse de yine de anlatmakta fayda var ki lüfer oltasında mevcut bulunan mantarın amacı yemi hava da tutmak ve balığın ilgisini çekmektir.Üzerine sarılı folyo da yine ilgi çekmek amaçlıdır.Yeminizi bu düzene taktığınızda ortaya çıkan sonuç iğnelerin yem içerisinde gizlenmiş olması ve iğneler arasında ki misinanın balığın dişleri ile kesemeyeceği şekilde gizlenmesidir.
bluefish2
İpucu :
* Bu balığı yapay yemler ile de yakalayabilirsiniz.Benim en çok tercih ettiğim yapay yem Yo-Zuri Tobimarı Junior F105 modelidir.Yeşil ve Mavi modellerini kullanabilirsiniz.
* Yem takarken 6-7 cm lik balıkları fleto yapmak yerine karnını açıp iğneleri ağız kısmından geçirerek gövde içinden sırtına saplarsanız av veriminiz % 100 artacaktır.
* Boyu 20-25 cm olaran balıklar için siyah 4-6 numara arası iğneler kullanmanız av veriminizi arttırır.
* İğne alırken pahalı marka ve modeller almak yerine CROWN marka ince iğneler kullanmanız hem cebinizi hem de balığınızı üzmez.
bluefish3

Kiyidan At-Çek


Kiyidan At-Çek

Kıyıdan sahte balık(LURE) yada silikon ile balık avlama şekillerinden bir tanesidir. Bu avcılık türü çok fazla sabır ve sakinlik ister, saatlerce at-çek yapıp hiç bir şey yakalayamama durumu söz konusu olabilir, bu sebeple SABIR kelimesi çok fala anlam kazanr.

Kıyıdan AT-ÇEK için ilk önce kullanacağımız takımın bir birine uyumu çok önemlidir.


1- Kamış: 2 parçadan oluşan hafif, esnek ve çekeri güçlü kamışlar tercih edilmelidir.
2- Makine: Kamış ile uyumluluk gösterebilecek devri yüksek ve hareket kolaylığı sağlaması açısından da hafif modeller seçilmelidir.
3- Misina: Bu madde tercihe açıktır. Esas olan sağlam, ince ve çekeri yüksek olmasıdır. Dolayısıyla örgü ip(dakron), örgü misina ve çekeri yüksek misina tercih edilebilir.
4- Yem seçimi: Sahte balık(lure) yüzen(floating), silikon, kaşık.

Arkadaşlar yapay yem seçerken fotoğraftan yada rengini beğenerek yapılan seçimlerde başarılı sonuç elde etmek çok düşük oranda olur.
Nedeni; Yapay yemi kullanacağımız ortam ( Kıyıdan At-Çek yada Tekneden Sırtı)

Kıyıdan At-Çek şeklinde avlanılacaksa lure,silikon ve kaşık tarzında yapay yemler kullanılabilir. At-çek şeklinde avlanacaksak ele alınması gereken konular.


- Avlanılacak bölge
- At-çek yapacağımız bölgede yaşayan balıkar.
- Çıkan balıklara göre Yapay yem seçimi.
- Avlanılacak saatler.
- En önemli husus SABIR

Avlanacağımız bölgenin seçimi yapılırken çıkan balıklar ve bu balıkların besin kaynağı olan balıklar avımızın vermini yarıyarıya etkileyen bir konudur. Örneğin; At-Çek yaptığımız bölgede Levrek popülasyonu yüksek ise, bu durumda hemen kullanacağımız yapay yemi Levreğin beslendiği balıklara benzerlerden seçmeliyiz, bunlar saradalya, gümüşbalığı, gelinbalığı hatta kaya balığı benzerleri olabilir ve bu balıkların renkleri ve boyları gözönüne alındığında renk seçimi seçilen mekandaki av olacak balıkların benzeri olması yetereli gelecektir. Bu bağlamda geriye sadece yapay yemin boyunun sabit kalması gerekiyor, boy olarak 5-7 ve 9 cm yapay yemler kullanılmalıdır .
Avlanacağımız saatler iki ayrı zaman diliminden oluşturursak kullanacağımız yapay yemlerdede başarı oranı o derece artacaktır. Bunu şöyle açıklayabiliriz; Alaca karanlıktan gün doğumu zamanında kullanmamız gereken yemler açık renkten koyu renge kullanmalıyız, yani sardalya ile başlayıp avı kaya balığı ile noktalayabiliriz. Akşam suyunda yapacağımız avda da tam tersi olarak uygulanmalıdır. Bütün bunları yaparken en önemli husus kesinlikle SABIR ile yapılmalıdır. RASTGELSİN.